Halk kültürünün en önemli unsurlarından biri, geçmişten günümüze aktarılan geleneksel zanaatlardır. Türkiye’nin dört bir yanında, nesilden nesile aktarılan bu el sanatları, sadece estetik değil, aynı zamanda kültürel bir miras olarak da büyük bir öneme sahiptir. İşte bu el sanatlarından birini 21 yıl boyunca eşiyle birlikte devam ettiren bir çift, dedelerinin mirasını yaşatarak örnek bir hikaye yazıyor.
Yıllar önce dedesi tarafından kazandığı zanaat becerilerini, eşiyle birlikte sürdürmeyi kendisine bir görev edinmiş olan Ali Yıldırım (45) ve eşi Fatma Yıldırım (43), küçük bir atölyede çalışıyorlar. Dedeleri, bölgenin tanınmış ustalarından biri olarak kayıtlara geçmiş; şimdi ise çift, onların mirasını yeni nesillere ulaştırmak için var güçleriyle çalışıyor. Çiftin çalışmaları, yalnızca bir iş değil, aynı zamanda toplumun değerlerini yaşatmanın da bir yolu.
Ali Yıldırım, “Dedem, bu zanaatı geliştirerek bölge insanına iş imkanı sağlamış. Biz de onun izinden gidiyoruz. Bu işi sadece kazanç için değil, aynı zamanda kültürümüzü yaşatmak için yapıyoruz,” diyor. Fatma Yıldırım ise, “Eşimle birlikte çalışmak hem eğlenceli hem de öğretici. Dede mirasını yaşatmak bizim için bir onur,” diye ekliyor.
Ali ve Fatma, atölyelerinde geleneksel tekniklerle çalışarak halılar, kilimler, el yapımı takılar ve sıradan eşyaları dönüştürerek sanat eserlerine dönüştürüyorlar. Ancak en önemli noktaları, bu çalışmaları modern tasarımlarla harmanlayarak daha geniş bir kitleye ulaştırabilmek. “Geleneksel sanatlara modern bir dokunuş katmak, gençlerin ilgisini çekiyor. Biz de bunu göz önünde bulundurarak tasarımlarımızı yapıyoruz,” diyor Ali Yıldırım.
Çift, sadece yerel pazarda değil, sosyal medya üzerinden de kendilerini tanıtarak uluslararası bir müşteri kitlesi elde etmeye çalışıyor. Ürünlerinin tanıtımını yapmak için sosyal medya platformlarını aktif bir şekilde kullanıyor, bu sayede daha fazla insana ulaşmayı hedefliyorlar. “Bu tür platformlar, hem el sanatlarımızın tanıtımında hem de satışında büyük avantaj sağlıyor,” diyor Fatma Yıldırım.
Ali ve Fatma Yıldırım, sadece ekonomik bir kazanç sağlamanın peşinde değiller; aynı zamanda bir toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket ediyorlar. Gençlere bu zanaatı öğretmek ve bu konuda farkındalık oluşturmak adına çeşitli atölye çalışmaları düzenliyorlar. “Gençler özellerin değerini bilmezse, kültürel mirasımızı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Bu sebeple, elimizden geldiğince onlara bu zanaatı öğretmeye çalışıyoruz,” ifadelerini kullanıyorlar.
21 yıl boyunca süren bu serüveni yalnızca meslek olarak değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesi haline getiren çift, hedeflerinin daha geniş kitlelere ulaşmak olduğunu dile getiriyor. Dedelerinden miras aldıkları bu zanaatı, kendi yaşamlarının bir parçası haline getirerek, geçmişle geleceği birleştiren bir köprü kurmuş durumdalar. Dedelerinin ruhunu yaşatan bu işyeri, aynı zamanda yerel bir kültür merkezi işlevi görmekte.
Ali ve Fatma Yıldırım, insanların geçmişle birbirlerini bulabilmesi için tarihi değerlerin yaşatılması gerektiğine inanıyorlar. Bu yüzden, onların hikayesi sadece sanatsal bir serüven değil, aynı zamanda bir kültürel mücadele olarak da değerlendiriliyor. “Biz, geçmişten gelen değerlerimizi günümüzde de yaşatıp, yeni nesillere aktarmaya çalışıyoruz. Bu bizim için bir vazife” diye ekliyor Ali Yıldırım.
Sonuç olarak, dedelerinin mirasını 21 yıldır yaşatan Ali ve Fatma Yıldırım, sadece bir el sanatı dükkanı işletmiyor; aynı zamanda geleceğe umutla bakan bir hikaye yazıyorlar. Kendi çabalarıyla hem yerel ekonomiye katkıda bulunuyor hem de kültürel değerleri yaşatmak için savaş veriyorlar. Bu hikaye, nesiller boyu unutulmayacak bir geleneğin yaşatılması anlamında büyük bir adım olarak karşımıza çıkıyor. Ali ve Fatma’nın öyküsü, günümüz toplumuna gelenekten geleceğe nasıl köprü kurabileceğimiz konusunda önemli bir örnek teşkil ediyor.