Son günlerde sosyal medya ve haber platformlarında yankı uyandıran bir olay, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşandı. New York'ta bir üniversitede görev yapan profesör, Türkiye'de tutuklu bulunan genç aktivist Rümeysa Öztürk için açlık grevine başladı. Bu cesur eylem, hem akademik çevreler hem de toplumsal hareketler açısından önemli bir dönüm noktası oluşturuyor. Peki, bu olayın arka planı ne? Rümeysa Öztürk kimdir ve profesör neden böyle bir eyleme başvurmuş? İşte tüm bu soruların yanıtları.
Rümeysa Öztürk, Türkiye'de insan hakları alanında aktif olarak çalışan genç bir aktivisttir. Genç yaşına rağmen, toplumsal adalet ve insan hakları konularında çeşitli kampanyalarda yer almış, pek çok kişiye ilham vermiştir. Ancak maalesef, 2023 yılının başlarında Türkiye'de düzenlenen bir protestoda gözaltına alındı ve daha sonrasında tutuklandı. Tutuklanması, tüm dünyada insan hakları savunucuları tarafından kınandı. Rümeysa’nın hapsedilmesi, özellikle gençler arasında bir dayanışma hareketine dönüşerek, dünya genelinde farkındalığı artırdı. Bu bağlamda, ABD’de yaşayan bazı akademisyenler ve aktivistler, onun serbest bırakılması için çeşitli kampanyalar başlatmışlardır.
New York’taki üniversitede görevli olan profesörün açlık grevi, sıradan bir protesto eyleminden çok daha fazlası. Bu eylem, akademik dünyada ve toplumda adalet arayışının bir sembolü haline geldi. Profesör, “Rümeysa’nın sesi olmalıyız,” diyerek açlık grevini başlattı. Açlık grevi, hem Rümeysa’nın adını duyurmak hem de insan haklarına dikkat çekmek amacıyla yapılıyor. Profesör, bu eylemine çeşitli sosyal medya platformları aracılığıyla geniş bir kitleye ulaşarak, insanların Rümeysa’nın durumu hakkında farkındalık kazanmasını ve harekete geçmesini sağladı. Duygusal bir çağrıda bulunan akademisyen, “Bir kişi haksız yere hapsedildiğinde, hepimizi etkiler. Bizler, adaletin sağlanması için sesimizi duyurmalıyız,” ifadelerini kullandı.
Açlık grevi, sosyal medyada büyük bir yankı buldu. Birçok üniversite öğrencisi, akademisyen ve insan hakları savunucusu, profesörün eylemini desteklemek için kampanyalar başlattı. #FreeRümeysa etiketi ile yapılan paylaşımlar, kısa sürede birçok kişi tarafından benimsendi. Bu durum, profesörün farkındalığı artırma istediğinin karşılık bulduğunu göstermektedir. Belirli bir süre sonra, Rümeysa’nın durumu hakkında uluslararası medyada haberler yayılmaya başladı ve onun hapsedilmesiyle ilgili daha fazla bilgi edinilmesine olanak sağladı.
Sonuç olarak, ABD’li profesörün Rümeysa Öztürk için başlattığı açlık grevi, yalnızca bir akademisyenin bireysel eylemi olmanın ötesine geçerek, insan haklarına dair küresel bir çağrı haline geldi. Rümeysa’nın özgürlüğü için yapılan bu tür eylemler, toplumsal adalet arayışının önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Celebinin dikkat çekici bir örneği olan bu olay, hem yerel hem de uluslararası alanda insan hakları mücadelesinin ne denli önemli olduğunu hatırlatmaktadır. Şimdi gözler, Rümeysa Öztürk’ün durumu hakkında atılacak adımlarda ve akademisyenin başlattığı bu eylemin getireceği sonuçlarda.